29 Temmuz 2009 Çarşamba

Küresel Ekonomik kriz hakkında bilmemiz gerekenler


Son birkaç ayda kriz kelimesi en çok kullanılan sözcükler haline geldi. Etkisi gittikçe Türkiye de de artan küresel kriz tüm dünyayı sarmış her gün medyada konu ile ilgili haberlerin çıktığı tartışma programlarının ve köşe yazarlarının vazgeçemedikleri konu haline gelmiştir. Tabi adı da çok geçmeden bulundu eylül 2009 küresel ekonomik krizi…1929 da dünyayı saran ekonomik buhran ile kıyaslanıyor ve hatta şiddetinin onu geride bırakacağı ileri sürülüyor. Ancak şunu hemen belirtelim; tartışmalar teorik düzeyde olması gerekirken bunun yerine olayların somut yönüyle ilgili değerlendirmeler yapılmaktadır. Ben burada krizi daha çok geçmişte dünyada meydana gelen büyük krizlerin ışığında ve oluşturduğu teorik düşüncede değerlendireceğim.

Krizi nedir?

Ekonomik krizi tanımlamadan önce onla adeta ayrılmaz bir bütün haline gelen Resesyon ve Depresyon kavramlarına açıklık getirmek gerekir. Resesyon yani Türkçe ifadesiyle durgunluk temel olarak ekonomideki yavaşlama anlamına gelir. Resesyon la ilgili olarak birkaç görüş öne sürülmekle birlikte en öne çıkanı ekonomik faaliyetin zayıf şiddette ve kısa süreli olarak daralıp kısılması demektir. Ancak buradaki ifadeler görelidir. Eğer düşüş şiddetli ve uzun süreli nitelikte ise ve eğer çok daha vahim bir görünümde ise, o zaman kriz söz konusudur. Buna karşılık ekonomik faaliyet daha önce ulaşılmış olan düzeye oranla oldukça uzun bir süre düşük bir düzeyde seyrediyorsa, bu durum da depresyon olarak tanımlanmaktadır.
Ama krizin tartışmasız saptamasını ve birazda kolay tanımını yapmak istersek ekonominin yıl içinde iki çeyrek küçülmesi tanımına literatürde rastlayabiliriz.

Krizin başlıca özelliği, bir ekonomideki yükseliş hareketlerinin, yerini aniden iniş hareketlerine bırakmasıdır, borsaların çökmesi, talep daralmanın etkisiyle fiyatların hızlı düşüşü, üretim azalması gibi. Tabi ki bunların sonucu ortaya çıkan işsizlik. Burada yapılan analiz elbette bir kıyaslamanın sonucudur. Kıyaslanan ekonomideki büyük refahtır. Yani büyük refahların sonucu büyük krizlerdir.

Kapitalist sistemden önce krizler savaşlar hastalık kıtlık gibi istisnai durumlarda ve de yerel düzeyde ortaya çıkarken 19. yüzyılda Sanayi devrimiyle gelişen kapitalist sistem kendine özgü yönleriyle krizleri bölgesel ve tek bir sektörde olmaktan çıkarmıştır belirli peryotlar da süren (6-11 yıl) buhranlara çevirmiştir.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz kriz Kapitalist sistemin ayrılmaz bir parçasıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder